Bu yazı 22.06.2018 tarihinde yayınlanmıştır
Sinan TAVUKCU
ABD’nin 19 Haziran günü BM İnsan Hakları Konseyi’nden çekildiğini açıklaması dünya kamuoyunda şaşkınlıkla karşılandı. Halbuki, BM bünyesinde 29 Nisan 1946 tarihinde kurulan İnsan Hakları Komisyonu’nun ilk başkanlığına, o tarihte ABD Başkanı olan Roosevelt’in eşi Eleanor Roosevelt seçilmişti. ABD bu sırada insan hakları savunuculuğunun önderi rolündeydi. İnsan Hakları Komisyonu daha sonra, 2006 yılında Konsey’e dönüştürüldü.
ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Nikki Haley, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile birlikte yaptığı basın toplantısında, "Bu konsey ismine layık değil" sözleriyle İnsan Hakları Konsey’ine hakarette bulundu. Konseyi iki yüzlü ve İsrail'e karşı kronik bir önyargısı olmakla da suçlayan Haley, hiçbir ülkenin ABD'nin konseyi düzeltme çabalarına katılmaya cesaret edemediğini ifade etti.
Bu ayrılma kararının arkasında, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’nin İsrail devlet terörünü kınaması ve soruşturulmasını istemesi yatıyordu. Hatırlanacağı üzere, Başkan Donald Trump’ın kararıyla ABD büyükelçiliğinin 14 Mayıs’ta Tel Aviv’den Kudüs’e taşınmasını protesto eden Gazze’deki Filistinlilerin 60’ı İsrail askerlerinin kurşunlarıyla şehid edilmiş, 2 bin 700’ü aşkın sivilde yaralanmıştı.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, 18 Mayıs’ta İsrail'i kınayan karar almış, Gazze'deki olayları araştırmak için bağımsız bir soruşturma komisyonu kurulmasını kabul etmişti. Kabul edilen tasarıya göre, İnsan Hakları Konseyi Başkanı tarafından kurulacak soruşturma komisyonu, Doğu Kudüs dahil işgal altındaki Filistin toprakları ve Gazze Şeridi'ndeki İsrail güvenlik güçlerinin işlediği uluslararası hukuk ve insan hakları ihlallerini araştırmayla görevlendirilecek. BM İnsan Hakları Konseyi’nin 2 Temmuz'da toplanarak Filistin-İsrail konusunu görüşmesi de bekleniyor.
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi ne yapar?
İnsan Hakları Konsey’i Birleşmiş Milletler’in insan haklarını teşvik ve korumayı üstlenmiş ana kuruluşudur. Konsey, 1946’da kurulan İnsan Hakları Komisyonu’nun yerini almak üzere, 15 Mart 2006 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 60/251 no’lu kararıyla kuruldu.
Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nın insan hakları politikasının belirleyicisi olan Konsey, dünya üzerindeki her uygun gördüğü yerde insan hakları sorununu gündeme getirmek ve devletlerden, STK’lar ve diğer kaynaklardan gelen bilgileri incelemekle yetkilidir.
Konsey’in 47 üyesi Genel Kurul’da gizli oylama ile 192 üyenin oylarının çoğunluğu neticesinde seçilir. Üyelik 3 yıllıktır; bir üye sadece iki dönem üst üste üyelik yapabilir. Konsey, her yıl on haftalık bir süreyle Cenevre’de toplanarak kendisine verilen görevleri yerine getirir.
Bir şikâyetin İnsan Hakları Konseyi tarafından incelenebilmesi için, söz konusu şikâyetin, sistematik nitelik taşıyan ağır insan hakları ihlallerine ilişkin olması gerekmektedir. Başka bir ifade ile buradaki şikâyet usulü, tekil insan hakları ihlallerine ilişkin bir bireysel başvuru değildir.
Konsey, çok ciddi olduğunu düşündüğü konular için uzmanlar grubundan (çalışma grubu) veya bireysel kişilerden (bağımsız bir raportör veya temsilci) bir inceleme talep edebilir. Bu uzmanların verdikleri bilgilere istinaden ilgili hükümetlere çağrı yaparak değişmesi gereken durumları bildirir.
ABD’nin Çekilme Nedeni Sadece İsrail’in Soruşturulması Değil
ABD çekilme kararını, bir yandan BM İnsan Hakları Konsey’inin İsrail’e karşı önyargılı olduğuna, diğer yandan Konsey içerisinde bulunan Çin, Küba ve Venezuela gibi ülkelerin insan hakları ihlallerinde bulunduğu iddiasına dayandırsa da, asıl kendisinin insan hakları denetiminden kaçmak istediği bir gerçektir.
ABD’nin Texas-Meksika sınırında, Orta Amerika'dan sınırı geçen göçmenleri çocuklarından ayırması ve çocukları toplama kampında tutması artık insan haklarını umursamama politikası yürüteceğini göstermektedir. İşgal ettiği ülkelerde gerçekleştirdiği insan hakları ihlalleri artık kendi ülkesinde de hayata geçmektedir. Gina Haspel'in işkenceci kimliğinden rahatsız olmadan CIA’nın başına getirilmesi bu kanaati güçlendirmektedir.
ABD hızla serbest piyasa ekonomisinden ve liberalleşmeden uzaklaşırken, diğer taraftan insan haklarını umursamaz güvenlikçi politikalara doğru yol almaktadır. Liberalizmden devletçiliğe evrilme temayülü gösteren ABD’nin varacağı yer merakla izlenmeyi hak ediyor..
22.06.2018
Bu site içeriğinin telif hakları Stratejik Düşünce Enstitüsü’ne ait olup 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca kaynak gösterilerek kısmen yapılacak alıntılar dışında önceden izin alınmaksızın hiçbir şekilde kullanılamaz ve yeniden yayımlanamaz. Bu sitede yer alan SDE'nin kurumsal bilgileri ile SDE Akademik Personeli'nin çalışmaları dışındaki diğer görüş ve değerlendirmeler, yalnızca yazarının düşüncelerini yansıtmaktadır; SDE'nin kurumsal görüşünü temsil etmemektedir.